Kemik İliğindeki Gizemli Şişlik: Kemik İliği Ödemi

Kemik iliği ödemi hakkında bilgiler

KEMİK

Fizyoterapist_Fitcanfyt

8/21/202511 min read

Kemik İliğindeki Gizemli Şişlik: Kemik İliği Ödemi

Vücudumuzun iskelet sistemini oluşturan kemikler, dışta sert ve yoğun kompakt kemik ile içte hafif ve süngerimsi yapıda trabeküler kemikten oluşur. Bu trabeküler kemiğin içinde, kan damarları ve sinir uçlarını barındıran kemik iliği yer alır. Kemik iliği iki çeşittir: kan hücreleri üreten kırmızı kemik iliği ve yağ dokusundan oluşan sarı kemik iliği. İşte bu trabeküler kemik içindeki kemik iliği dokusunda sıvı birikmesi sonucu oluşan duruma kemik iliği ödemi (KİÖ) adı verilir.

KİÖ, tam anlamıyla kemik iliğindeki kılcal damarlardan sıvı sızıntısı ve bu sıvının hücreler arası boşlukta (interstisyel) birikmesiyle ilişkilidir; bu durum, kemiğin iç kısmında bir çeşit "çürük" oluşumuna benzer. Bu durumun arkasındaki ana mekanizma, kemik iliği damarlarında meydana gelen kanama ve iltihaplanmadır. Bu, kemik iliği içinde basıncın artmasına ve ağrı hissi oluşturan sinir uçlarının tahriş olmasına yol açıp; rahatsızlık ve ağrı hissi oluşturabilir.

Bu, tıbbi bir teşhisten ziyade, altta yatan bir soruna işaret eden spesifik olmayan ancak hassas bir radyolojik bulgudur. Tıpkı ciltteki bir morluk gibi, kemiğin içinde gözle görülür bir şişlik olmasa da, iç kısımda bir hasarın varlığına işaret eder. Bazı durumlarda, yaralanması olmayan hastalarda da MR'da benzer morfolojik değişiklikler görülebilir. Bu nedenle, literatürde daha evrensel bir terim olan kemik iliği lezyonu (KML) terimi kullanılırken, özellikle travma sonrası oluşan durumlarda kemik iliği ödemi (KİÖ) terimi tercih edilmektedir. KİÖ'nün doğru ve sistematik yorumlanması, hastanın öyküsü (travmatik veya travmatik olmayan, akut veya sinsi) ile başlar ve altta yatan geniş yelpazedeki ayırıcı tanılar dikkate alınır.

Kemik iliği ödemiyle ilişkilendirilen; akut ayak bileği burkulmaları, kas-iskelet sistemi yaralanmaları arasında oldukça yaygındır. Özellikle, tüm spor yaralanmalarının yaklaşık %30'unun ayak bileği burkulmalarını içerdiğini bildirilmektedir. Konservatif tedaviye rağmen, bazı hastaların 1 yıl sonra bile ağrı ve instabilite yaşamaya devam ettiği, hatta tekrarlayan burkulmalar geçirdiği bilinmektedir . Bu kronik semptomların altında yatan nedenlerden biri, diğer ilişkili yaralanmalar (peroneal tendon yırtıkları, osteokondral lezyonlar) gibi, kemik iliği ödemi (KİÖ) olabilir.

Kemik İliği Ödemi Nasıl Görülür ve Oluşum Mekanizmaları Nelerdir?

Bu gizemli durumun varlığını tespit etmenin en güvenilir yolu Manyetik Rezonans (MR) görüntülemedir. MR'da, KİÖ, sıvıya duyarlı T2 ağırlıklı sekanslarda parlak, yüksek sinyal yoğunluğu olarak görülürken, T1 ağırlıklı sekanslarda daha koyu, düşük sinyal yoğunluğu olarak belirir. Bu sinyal değişiklikleri, kemik iliğindeki normal yağ dokusunun yerini alan artan su içeriğini yansıtabilir.

Peki, bu sıvı birikimi nasıl meydana gelir? KİÖ'nün ortaya çıkmasına neden olan çok sayıda karmaşık mekanizma vardır ve bunlar genellikle birden fazla faktörün birleşimiyle oluşabilir.

  • Akut Travma ve Mekanik Hasarlar: En yaygın nedenlerden biri, travma sonrası oluşan mikro kırıklar ve kemik çürükleridir. Ayak bileği burkulması gibi ani ve şiddetli bir travma, kemiğin içindeki trabeküler (ağ benzeri) yapıda mikroskobik kırıklara yol açabilir. Bu durum, lokal kanama ve sıvı birikimine (ödem) neden olabilir. Kıkırdağın hemen altındaki subkondral bölge bu tür streslere karşı özellikle hassastır.

  • Aşırı Kullanım Yaralanmaları: KİÖ, tekrarlayan küçük travmalar sonucunda da ortaya çıkabilir. Bu yaralanmalar, tam bir kırık veya tendon kopmasına neden olacak kadar şiddetli değildir. Bu tür aşırı yüklenmeler, özellikle koşu gibi sporlarda yaygın olarak görülebilir. Aşırı kullanım lezyonları, talus trokleasının subkondral kısmı gibi nispeten sabit yerlerde veya distal tibia, distal fibula veya kalkaneusta görülebilir. Aşil tendonu veya plantar fasya gibi tendonların kemiğe yapıştığı bölgelerin aşırı kullanımı da bu alanlarda KİÖ olarak ortaya çıkabilir. Bu bölgelerde kronik bir şekilde meydana geldiğinde, bir "traksiyon kisti" gelişebilir.

  • İskemi ve İltihaplanma: Kemiğe giden kan akışının bozulması (iskemi) ve romatoid artrit gibi iltihaplı hastalıklar da kemik iliğinde KİÖ'ye yol açabilir.

  • Dejeneratif Değişiklikler ve Diğer Faktörler: Osteoartrit, vitamin eksiklikleri, metabolik kemik hastalıkları (osteoporoz) ve hatta tümörler de KİÖ'ye neden olabilen faktörler arasındadır.

Ayak bileği burkulması sonrası KİÖ görülme sıklığı değişkenlik gösterebilse de, bazı durumlarda kemik iliği lezyonunun seviyesi, yoğunluğu ve yeri, yumuşak doku yaralanmasından daha öncelikli bir tedavi gerektirebilir.

KİÖ'nün Sınıflandırması: Neden Önemli?

Kemik iliği ödemini sınıflara ayırmak, bir hekimin bulgulara bakarak yaralanmanın tam olarak nasıl meydana geldiğini anlamasına yardımcı olabilir. Yani, her KİÖ aynı değildir ve görünüşü, altında yatan sorunun ne olduğu hakkında önemli bilgiler verebilir. MR görüntülerindeki KİÖ'yü üç temel tipe ayırmak bu ayrımı daha anlaşılır hale getirebilir:

  • Costa-Paz ve ekibi, MR görüntülerindeki KİÖ'yü üç temel tipe ayırarak bu ayrımı daha anlaşılır hale getirmiştir:

    • Tip I (Yaygın): Kemiğin içinde dağınık ve geniş bir alana yayılmış bir KİÖ'dür. Bu genellikle, bir darbenin veya yaralanmanın doğrudan geldiği değil, etkisinin kemikte yansımasıyla oluşan ikincil bir travmaya işaret eder. Örneğin, ayak bileğiniz dışa doğru burkulduğunda, bağlar gerilir ancak asıl darbe iç taraftaki kemiklere gelir. Tip I KİÖ, bu ikincil darbe sonucunda dıştaki kemiklerde görülen, dağınık bir "çürük" gibidir.

    • Tip II (Lokalize): Belirli bir bölgede, özellikle de bir bağın veya tendonun kemiğe yapıştığı noktanın hemen yanında, sınırlı bir KİÖ'dür. Bu durum, yaralanmanın tam olarak nerede meydana geldiğini, yani bir bağın veya eklem kapsülünün travmaya maruz kaldığını gösterir. Örneğin, bir bağ kemiğe yapıştığı yerden hafifçe koptuğunda, sadece o bölgede küçük ve yoğun bir KİÖ alanı oluşur. Bu, bir halatın duvara bağlandığı yerden ufalanması gibi düşünülebilir.

    • Tip III (Yapısal Bozuklukla): Bu en ciddi tip olup, KİÖ'ye ek olarak kemiğin şeklinde bozulma veya çatlaklar görülür. Bu, bir kırık veya osteokondral lezyon gibi daha ciddi bir kemik hasarının varlığını net bir şekilde ortaya koyar. Örneğin, yüksekten atlarken topuğun üstüne sertçe düşülmesi sonucu, kemiğin içinde sadece ödem değil, aynı zamanda gözle görülür bir çatlak veya kırık oluşması bu duruma örnektir. Bu, kemiğin sadece "morarmakla" kalmayıp, gerçekten zarar gördüğü anlamına gelir.

    Bu sınıflandırma, hekimlerin MR görüntülerindeki paterne göre yaralanmanın türünü belirlemesine ve tedaviye buna göre karar vermesine yardımcı olabilir.

Belirtileri Nelerdir ve Doku Ödemi Her Zaman Eşlik Eder mi?

KİÖ'nün birincil belirtisi genellikle etkilenen bölgedeki ağrıdır. Bu ağrı şu özelliklere sahip olabilir:

  • Ağırlık taşımayla artan ağrı: Özellikle yürüme veya ayakta durma gibi aktivitelerde şiddetlenebilir. Kısa vadede iyileşmeyi olumsuz etkileyen faktörlerden biri de ağırlık taşımada zorluktur. Ayrıca uzun süreli kompresyon yükleri de etkilenen bölgenin iyileşmesinde, olumsuz bir faktör olarak değerlendirilebilir.

  • Huzursuz veya derin ağrı: Kemiğin içinde hissedilen, genellikle künt bir ağrıdır.

  • Gece ağrısı: Özellikle istirahat halindeyken ortaya çıkabilir.

Bu ağrıya ek olarak, hassasiyet, şişlik, hareket kısıtlılığı veya yürüme güçlüğü gibi belirtiler de görülebilir. Ancak bu noktada akıllara gelen bir soru vardır: Doku ödemi her zaman eşlik eder mi? Hayır, KİÖ'ye her zaman belirgin bir yumuşak doku ödemi eşlik etmeyebilir. KİÖ, kemiğin içindeki sıvı birikimini ifade ederken, yumuşak doku ödemi cilt, kas ve bağlardaki sıvı birikimidir. Genellikle akut bir burkulma sonrası her ikisi de görülebilse de, KİÖ kemiğin içindeki daha derin ve kronik bir durumu işaret edebilir ve bazen dışarıdan belirgin bir şişlik olmadan da var olabilir.

Nasıl Teşhis Edilir ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Doğru tedavi yaklaşımı için doğru teşhis hayati önem taşır. KİÖ'nün kesin teşhisi için altın standart Manyetik Rezonans (MR) görüntülemedir. Fizik muayene, hasta öyküsü ve röntgen gibi yöntemler de yardımcı olsa da, KİÖ'yü net bir şekilde göstermeyebilirler. Gelişmiş görüntüleme teknikleri, ancak raporların ve bulguların hekim tarafından tam olarak anlaşılması ve yorumlanmasıyla, kök sorunun daha kesin ve doğru bir resmini çizebilir.

Akademik Çalışma Bulguları ve Tanıya Etkileri: Yapılan araştırmalar, ayak bileği burkulmaları sonrası KİÖ'ye dair önemli sonuçlar ortaya koymuştur. Çalışmalarda, anterior talofibular bağın en sık yaralanan bağ olduğu belirlenmiştir. Araştırmalar, KİÖ'nün varlığı ile ayak bileği burkulması sonrası yaralanan bağ arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığını göstermektedir. Bu, KİÖ'nün spesifik bir bağ yaralanmasıyla doğrudan ilişkili olmayabileceği anlamına gelebilir (Daha önce belirtildiği üzere yaralanma tipleri burada önemli olabilir). Ayak bölgesinde KİÖ'nün en sık lokalizasyonu genellikle talus kemiğinin baş ve boynunun olabileceği belirtilmektedir. Klinik yansımalar açısından, kemik iliği ödeminin MR bulguları, akut ayak bileği burkulması olan hastaların tedavi yaklaşımını her zaman doğrudan değiştirmeyebilir. Tedavide klinik tablo ve fonksiyonel durum daha belirleyici olabilir.

Tedavi Yöntemleri ve Fizyoterapinin Rolü

KİÖ'nün tedavisi, altta yatan nedene, ödemin şiddetine, hastanın yaşına ve genel sağlık durumuna göre kişiselleştirilir. Ayak bileği burkulmasıyla birlikte, peroneal tendon yırtıkları, osteokondral lezyonlar, eklem içi gevşek cisimler veya kemik ödemi gibi kronik semptomlara neden olabilecek ilişkili yaralanmaların da değerlendirilmesi kritik öneme sahiptir. Fizik tedavi, özellikle ağrıyı yönetmek ve fonksiyonel iyileşmeyi hızlandırmak için önemli bir rol oynar. Bu yaklaşımlar, KİÖ'nün bulunduğu yere göre değişebilir.

Egzersiz ve Rehabilitasyon

Egzersiz programları, tedavinin temelini oluşturur ve yaralanmanın bulunduğu bölgeye özgü olarak tasarlanır. Amaç, sadece ağrıyı azaltmak değil, aynı zamanda kemik etrafındaki kasları güçlendirerek ilgili bölgenin stabilitesini artırmaktır (İmmobilizasyon aşaması, varsa tıbbi tedavi ve/veya hekim konsültasyonuyla; fizik tedavi ve rehabilitasyon sıralamasına önem vermek gerekir).

  • Bölgeye Yönelik Yaklaşımlar: Örneğin, kalça kemiğinde bir KİÖ varsa, tedavi kalça çevresindeki kasları güçlendirmeye odaklanır. Talus başında bir KİÖ varsa, egzersizler ayak bileği çevresindeki kasların stabilizasyonuna ve propriosepsiyonun (denge ve uzamsal farkındalık) güçlendirilmesine odaklanılabilir.

  • İzometrik Egzersizlerle Başlangıç: Rehabilitasyonun ilk aşamasında, eklem hareketini gerektirmeyen izometrik egzersizler tercih edilebilir.

  • Aşamalı Artış: Egzersizlerin yoğunluğu ve süresi, hastanın ağrı seviyesine göre kademeli olarak artırılabilir.

  • Denge ve Stabilizasyon: Programda tek bacak denge, plank ve yan plank gibi hareketlere yer verilebilir.

  • Ekipman Kullanımı: Elastik direnç bantları gibi yardımcı ekipmanlar kullanılarak kasların daha etkili bir şekilde güçlenmesi sağlanabilir.

Şok Dalgası Terapisi (ESWT)

Egzersiz programına ek olarak, bazı durumlarda ekstrakorporeal şok dalgası terapisi (ESWT) uygulanabilir. ESWT, hasarlı kemik dokusunda kan damarı oluşumunu destekleyerek, kemik hücrelerinin aktivitesini artırarak ve iltihabı azaltarak biyolojik olarak iyileşmeyi teşvik edebilir.

  • Nasıl Uygulanır : ESWT, haftalık seanslar halinde gerçekleştirilebilir. Terapi, özel bir cihazla düşük veya yüksek enerjili şok dalgaları göndererek, doğrudan ağrılı bölgeye odaklanır.

  • Hedefi Nedir : ESWT'nin temel amacı, ağrıyı azaltmak, bölgedeki kan akışını artırarak doku yenilenmesini desteklemek ve fonksiyonel iyileşmeyi sağlamaktır.

Yakın zamanda yapılan bazı bilimsel çalışmalar, kalça bölgesindeki kemik iliği ödemi sendromu gibi durumlarda ESWT'nin önemli bir tedavi yöntemi olabileceğini göstermektedir. Bu analizlerin sonuçlarına göre, ESWT uygulaması hastalarda ağrı ve fonksiyonel durumda hem kısa vadede (1 ay) hem de orta ve uzun vadede (3-6 ay) anlamlı iyileşmeler sağlayabilmektedir. Bununla birlikte, elde edilen bulgular ESWT'nin kemik iliği ödeminde (KİÖ) fizyoterapi, tıbbi tedavi, ergonomik iyileştirmeler gibi diğer tedavi yöntemleriyle kombine edilerek kullanılmasının iyileşme sürecini daha da olumlu etkileyebileceğini vurgulamaktadır. Sonuç olarak, ESWT'nin invaziv olmayan bir yöntem olarak ağrıyı azaltabileceği ve MR görüntülerinde ödem alanının küçülmesini sağlayarak fonksiyonel iyileşmeyi hızlandırabileceği fikrini destekleyen önemli kanıtlar bulunmaktadır.

Fizyoterapinin Sınırları ve İyileşme Süreci

Ayak bileği kemik iliği ödemi, ağrı ve fonksiyon kaybına yol açan, tedavisi zor bir durum olabilir. Fizyoterapi uygulamaları, özellikle ağrının azaltılması ve fonksiyonun iyileştirilmesinde önemli rol oynayabilir, ancak doğrudan fizyoterapiye odaklanan çalışmalar sınırlıdır.

  • Fizyoterapi Uygulamaları ve Destekleyici Yöntemler: ESWT, KİÖ’lü hastalarda ağrıyı azaltmak ve ayak bileği fonksiyonunu iyileştirmek için etkili bulunmuştur. Hastalara genellikle yürüme botu ile koruyucu yükten kaçınma önerilebilir. Bu yöntem, ağrının azalmasına ve iyileşme sürecinin hızlanmasına yardımcı olabilir. Fizyoterapiye ek olarak, bazı vakalarda bisfosfonat veya iloprost gibi ilaçlar da kullanılabilmektedir.

  • Fizyoterapinin Sınırları ve Dikkat Edilmesi Gerekenler: Fizyoterapi uygulamaları genellikle destekleyici tedavi olarak kullanılır; tek başına yeterli olmayabilir. Ağrı ve fonksiyon kaybı devam ederse, ileri tedavi seçenekleri (ilaç, ESWT, immobilizasyon,diğer tıbbi uygulamalar) değerlendirilebilir.

  • Fizyoterapiye Yönelik Araştırma Eksiklikleri: Doğrudan fizyoterapi protokollerinin (egzersiz, manuel terapi, elektroterapi vb.) etkinliğini inceleyen çalışmalar azdır. Mevcut kanıtlar daha çok ESWT ve immobilizasyon gibi yöntemlere odaklanmaktadır.

Önemli Uyarı

Bu metin, kemik iliği ödemi hakkında genel bilgilendirme amacı taşımaktadır. Her bireyin durumu farklı olduğundan, burada yer alan bilgiler kişisel bir sağlık tavsiyesi olarak değerlendirilmemelidir. Doğru teşhis ve kişiye özel tedavi planı için mutlaka bir sağlık profesyoneline başvurulması gerekmektedir. Ayak bileğinizde geçmeyen ağrı veya şüphe durumunda, en kısa sürede bir hekime danışmanız sağlığınız açısından büyük önem taşımaktadır.

Yararlanılan Kaynaklar

  1. Ballester, M., Lucar, G., & Saeedi, S. (2019). Bone edema after ankle sprain and update. Biomedical Journal of Scientific & Technical Research (BJSTR), 13.https://biomedres.us/fulltexts/BJSTR.MS.ID.002435.php

  2. Tong J, Li H, Li H, Hua Y. Bone marrow edema at ligament insertion is an accurate MRI sign of deltoid ligament injury. Acta Radiol. 2024 Jan;65(1):91-98. doi: 10.1177/02841851231197508. Epub 2023 Sep 18. PMID: 37722764.

  3. StatPearls. (2024). Anatomy, Bones. In StatPearls. StatPearls Publishing. Retrieved August 21, 2025, from https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK537199/

  4. Bartz-Kurycki, M., & Schweitzer, M. E. (2020). Bone marrow edema pattern: The adjacent lymph nodes. Insights into Imaging, 11(1), 91. https://doi.org/10.1186/s13244-020-00900-8

  5. Costa-Paz M, Muscolo DL, Ayerza M, Makino A, Aponte-Tinao L (2001) Magnetic resonance imaging follow-up study of bone bruises associated with anterior cruciate ligament ruptures. Arthroscopy 17:445–449 https://doi.org/10.1053/jars.2001.23581

  6. Elias I, Zoga AC, Schweitzer ME, Ballehr L, Morrison WB, Raikin SM (2007) A specific bone marrow edema around the foot and ankle following trauma and immobilization therapy: pattern description and potential clinical relevance. Foot Ankle Int 28:463–471 https://doi.org/10.3113/FAI.2007.0463

  7. Häußer, J., Wieber, J., & Catalá-Lehnen, P. (2021). The use of extracorporeal shock wave therapy for the treatment of bone marrow oedema — a systematic review and meta-analysis. Journal of Orthopaedic Surgery and Research, 16. https://doi.org/10.1186/s13018-021-02484-5.

  8. d'Agostino, C., Romeo, P., Lavanga, V., Pisani, S., & Sansone, V. (2014). Effectiveness of extracorporeal shock wave therapy in bone marrow edema syndrome of the hip. Rheumatology International, 34, 1513-1518. https://doi.org/10.1007/s00296-014-2991-5.